Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
addressing
/əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres
GT
GD
C
H
L
M
O
adopt
/əˈdɒpt/ = VERB: kabul etmek, itiraf etmek, almak, içeri almak, meydan vermek;
USER: benimsemek, kabul, benimsemeye, benimsenmesi, evlat
GT
GD
C
H
L
M
O
adventure
/ədˈven.tʃər/ = NOUN: macera, serüven, spekülasyon, tehlikeli iş, risk, vurgunculuk;
VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, atılmak, yeltenmek;
USER: macera, Adventure, maceraya, bir macera, macerası
GT
GD
C
H
L
M
O
advice
/ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı;
USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
agency
/ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta;
USER: ajans, ajansı, kurumu, acentesi, acentası
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
alliance
/əˈlaɪ.əns/ = NOUN: ittifak, birlik, anlaşma, birleşme, bağ, pakt, antlaşma, dünürlük, akrabalık;
USER: ittifak, oyuncu birliğini, birlik, alliance, birliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
allowed
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin, izin verilir, izin verilen, evcil, kabulü
GT
GD
C
H
L
M
O
among
/əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına;
USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
arise
/əˈraɪz/ = VERB: kalkmak, ortaya çıkmak, doğmak, ayağa kalkmak, kaynaklanmak, yükselmek;
USER: ortaya, ortaya çıkan, ortaya çıkar, meydana, ortaya çıkmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attractive
/əˈtræk.tɪv/ = NOUN: cazibe, çekim, atraksiyon, çekicilik, alımlılık, eğlence programı;
USER: çekici, cazip, çekici bir, cazip bir, ilgi çekici
GT
GD
C
H
L
M
O
auto
/ˈɔː.təʊ/ = NOUN: oto, otomobil, araba;
VERB: otomobille gezmek, araba ile gezmek;
USER: oto, otomobil, otomatik, Auto, araba
GT
GD
C
H
L
M
O
background
/ˈbæk.ɡraʊnd/ = NOUN: zemin, geçmiş, fon, arka plân, özgeçmiş, geçmiş deneyimler, sosyal çevre, geri plân;
USER: geçmiş, fon, zemin, arka plan, arka
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
beginning
/bɪˈɡɪn.ɪŋ/ = NOUN: başlangıç, baş, köken, kaynak;
ADJECTIVE: başlangıç, ilk;
USER: başlangıç, başlayan, başlıyor, başlamadan, başında, başında
GT
GD
C
H
L
M
O
behalf
/bɪˈhɑːf/ = USER: adına, adınıza, lehine, adımıza
GT
GD
C
H
L
M
O
beneficiaries
/ˌben.ɪˈfɪʃ.ər.i/ = NOUN: lehtar, hak sahibi, yararlanan kimse;
USER: yararlanıcılar, yararlanıcıların, hak, yararlananların, yararlananlar
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
boss
/bɒs/ = NOUN: patron, işveren, yönetici, kabartma, şişlik;
VERB: idare etmek, yönetmek, patronluk yapmak, otoriter olmak, kabartma yapmak;
USER: patron, patronu, boss, patronun, patronum, patronum
GT
GD
C
H
L
M
O
brought
/brɔːt/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirdi, getirdiği, getirilen, getirildi, getirdim, getirdim
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
career
/kəˈrɪər/ = NOUN: kariyer, meslek, meslek hayatı, kariyer yapma, hız, meslekte başarı kazanma, sürat;
VERB: koşmak, hız yapmak, dörtnala koşmak;
USER: kariyer, kariyeri, kariyerine, Karriereende, kariyerinin, kariyerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
challenges
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla
GT
GD
C
H
L
M
O
channel
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala
GT
GD
C
H
L
M
O
chassis
/ˈʃæs.i/ = NOUN: şasi, alt düzen, top kızağı, ana gövde;
USER: şasi, şaşi, taşıyıcı, kasa, kasaya
GT
GD
C
H
L
M
O
chosen
/ˈtʃəʊ.zən/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçilmiş olan, cennetlik;
USER: seçilmiş, seçilen, seçtiğiniz, tercih, taktiğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
command
/kəˈmɑːnd/ = NOUN: komuta, kumanda, emir, buyruk, hakimiyet, yetki, güç;
VERB: buyurmak, hakim olmak, emretmek, komuta etmek, hükmetmek;
USER: komuta, komut, komutu, komutunu, komutunun
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
complete
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel;
USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye
GT
GD
C
H
L
M
O
connection
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı
GT
GD
C
H
L
M
O
continue
/kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek;
USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
countries
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
USER: ülke, ülkeler, ülkeleri, ülkelerde, ülkelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
crucial
/ˈkruː.ʃəl/ = ADJECTIVE: çok önemli, kritik, zor, çetrefilli, haç;
USER: çok önemli, önemli, önemlidir, önemli bir, çok önemlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
cultural
/ˈkʌl.tʃər.əl/ = ADJECTIVE: kültürel, ziraat;
USER: kültürel, kültür, kültürel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
cultures
/ˈkʌl.tʃər/ = NOUN: kültür, yetiştirme, medeniyet, ekim, medenilik, üretme, bakteri kültürü;
USER: kültürler, kültür, kültürleri, kültürlerin, kültürlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
curious
/ˈkjʊə.ri.əs/ = ADJECTIVE: meraklı, tuhaf, ilginç, garip, acayip, ilgili;
USER: meraklı, merak, bilmek mi istiyorsunuz, ilginç, bilmek
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
dec
/ˈdeb.juː.tɒnt/ = ABBREVIATION: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
delighted
/dɪˈlaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: memnun, mutlu, keyifli, hoşnut;
USER: memnun, mutlu, mutluluk, memnuniyet, sevindi
GT
GD
C
H
L
M
O
department
/dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube;
USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
deviate
/ˈdiː.vi.eɪt/ = VERB: sapmak, saptırmak, ayrılmak, yoldan çıkmak;
USER: sapmak, sapma, sapan, dışına, sapması
GT
GD
C
H
L
M
O
devote
/dɪˈvəʊt/ = VERB: adamak, ayırmak, tahsis etmek;
USER: adamak, ayırmaya, ayırmak, ayıracak
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
direction
/daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi;
USER: yön, yönde, yönü, yönünde, yönünü
GT
GD
C
H
L
M
O
dispensed
/dəˈspens/ = USER: tevzi, dağıtılan, dağıtılır, dağıtılacak, reçete,
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
during
/ˈdjʊə.rɪŋ/ = PREPOSITION: sırasında, boyunca, esnasında, süresince, iken;
USER: sırasında, boyunca, esnasında, sırasındaki, içinde, içinde
GT
GD
C
H
L
M
O
eager
/ˈiː.ɡər/ = ADJECTIVE: istekli, hevesli, gayretli, sabırsız, ateşli;
USER: istekli, hevesli, istekliydiler, arzu, gayretli
GT
GD
C
H
L
M
O
ease
/iːz/ = VERB: kolaylaştırmak, hafifletmek, rahatlatmak, dindirmek, yatıştırmak, gevşetmek, rahatlamak, dikkatle yerleştirmek;
NOUN: rahat, kolaylık, rahatlık, huzur, refah, içi rahat olma, dinme, konfor;
USER: kolaylaştırmak, kolaylığı, kolay, hafifletmek, kolaylık
GT
GD
C
H
L
M
O
electric
/ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici;
USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro
GT
GD
C
H
L
M
O
emerging
/ɪˈmɜː.dʒɪŋ/ = VERB: çıkmak, ortaya çıkmak, su yüzüne çıkmak, doğmak, yücelmek, gün ışığına çıkmak;
USER: ortaya çıkan, gelişmekte olan, ortaya, çıkan, gelişmekte
GT
GD
C
H
L
M
O
emission
/ɪˈmɪʃ.ən/ = NOUN: emisyon, yayma, çıkarma, yayınlama;
USER: emisyon, emisyonu, emisyonları, emisyonu ne, emisyonlu
GT
GD
C
H
L
M
O
engineer
/ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin
GT
GD
C
H
L
M
O
engineering
/ˌenjəˈni(ə)r/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendislik, mühendisliği, Engineering, ürünler, tekniği
GT
GD
C
H
L
M
O
engineers
/ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendisler, mühendisleri, mühendis, mühendislerin, mühendislerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enthusiasm
/enˈTHo͞ozēˌazəm/ = NOUN: coşku, heyecan, heves, şevk, istek, gayret, hayranlık, coşkunluk;
USER: coşku, heyecan, heyecanla, coşkuyla, coşkusu
GT
GD
C
H
L
M
O
establish
/ɪˈstæb.lɪʃ/ = VERB: kurmak, belirlemek, saptamak, yapmak, yerleştirmek, kanıtlamak, pekiştirmek;
USER: kurmak, oluşturmak, kurulması, kurmaya, kurma
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
fact
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini
GT
GD
C
H
L
M
O
family
/ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme;
ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait;
USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin
GT
GD
C
H
L
M
O
fascinating
/ˈfasəˌnāt/ = ADJECTIVE: büyüleyici, etkileyici, çekici;
USER: büyüleyici, büyüleyici bir, ilginç, etkileyici, ilginç bir
GT
GD
C
H
L
M
O
fields
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların
GT
GD
C
H
L
M
O
filed
/faɪl/ = ADJECTIVE: dosyalanmış, eğelenmiş, kayda geçmiş;
USER: dosyalanmış, açılan, açtı, yayımlandı, dava
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
firstly
/ˈfɜːst.li/ = ADVERB: önce, ilk olarak, ilkin, birinci olarak;
USER: ilk olarak, öncelikle, ilk, önce, ilk önce
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
follow
/ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak;
NOUN: bilardoda bir vuruş;
USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
fortunate
/ˈfɔː.tʃən.ət/ = ADJECTIVE: şanslı, hayırlı, uğurlu, bahtı açık, tâlihli;
USER: şanslı, şanslıyız, şanslıydı, talihli, şanstır
GT
GD
C
H
L
M
O
foundation
/faʊnˈdeɪ.ʃən/ = NOUN: temel, vakıf, kuruluş, fondöten, kurum, tesis, kurma, esas, korse, asıl, astar, makyaj altı kremi;
USER: temel, vakıf, temeli, temelini, kuruluşundan
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
graven
/ˈgrāvən/ = ADJECTIVE: oyma, oyulmuş;
USER: oyma, Graven, put, puta, oyulmuş
GT
GD
C
H
L
M
O
great
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli;
USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
happy
/ˈhæp.i/ = ADJECTIVE: mutlu, memnun, kutlu, iyi, mesut, sevinçli, sevindirici, çakırkeyif;
USER: mutlu, mutluluk, memnun, happy, mutlu bir, mutlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
head
/hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl;
ADJECTIVE: baş, baştaki;
USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı
GT
GD
C
H
L
M
O
heard
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hesitate
/ˈhez.ɪ.teɪt/ = VERB: duraksamak, tereddüd etmek, çekinmek, teklemek;
USER: tereddüt, çekinmeyin, hiç tereddüt, hesitate
GT
GD
C
H
L
M
O
hey
/heɪ/ = INTERJECTION: Hey!, Hay Allah!;
USER: hey, selam, Merhaba
GT
GD
C
H
L
M
O
hindsight
/ˈhaɪnd.saɪt/ = NOUN: gez, önemini sonradan anlama, geç anlama;
USER: gez, çocukların, sonradan, bu çocukların, Geriye dönüp bakıldığında
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
increasingly
/ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak;
USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
innovation
/ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik;
USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
inside
/ɪnˈsaɪd/ = PREPOSITION: içinde, içine, içerisinde;
NOUN: iç, iç taraf, karın;
ADJECTIVE: iç, dahili, içteki;
ADVERB: içeride, içeriye;
USER: içinde, iç, içindeki, içine, içerisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
instagram
GT
GD
C
H
L
M
O
interested
/ˈɪn.trəs.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, meraklı, çıkarcı, taraflı, pay sahibi olan, ortağı;
USER: ilgili, ilgi, ilgilenen, ilgileniyor, ilgilendi, ilgilendi
GT
GD
C
H
L
M
O
internship
/ˈɪn.tɜːn.ʃɪp/ = NOUN: doktorluk stajı;
USER: staj, Stajı, İngilizce Staj, stajyerlik, stajını
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
join
/dʒɔɪn/ = VERB: katılmak, birleştirmek, katmak, üye olmak, birleşmek, eklemek, iştirak etmek, kaynamak, sınırı ortak olmak;
NOUN: birleşme noktası, ek yeri;
USER: katılmak, katılması, katılmaya, katılın, katılabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
joined
/join/ = VERB: katılmak, birleştirmek, katmak, üye olmak, birleşmek, eklemek, iştirak etmek, kaynamak, sınırı ortak olmak;
USER: katıldı, joined, katıldığı, e katıldı, katılan
GT
GD
C
H
L
M
O
joining
/dʒɔɪn/ = NOUN: katılma, birleştirme, birleşme, iştirak, kaynama;
USER: birleştirme, katılma, katılmadan, katılarak, katılan
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
lastly
/ˈlɑːst.li/ = ADVERB: son olarak, nihayet;
USER: son olarak, son, son olarak da, nihayet
GT
GD
C
H
L
M
O
leading
/ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan;
USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
legitimate
/-ˌmāt/ = ADJECTIVE: meşru, yasal, haklı, mantıklı, yerinde, akla uygun, soydan gelen;
VERB: meşrulaştırmak, yasal hale getirmek, babası olduğunu onaylamak, onaylamak, haklı çıkarmak, mazur göstermek;
USER: meşru, yasal, meşru bir, yasal bir, haklı
GT
GD
C
H
L
M
O
letter
/ˈlet.ər/ = NOUN: mektup, harf, belge, evrak, betik;
VERB: basmak, kitap harfiyle yazmak, başlık basmak;
USER: mektup, yazmak, Mektup yazmak, harfli, mektubu
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
luck
/lʌk/ = NOUN: şans, baht, tâlih;
USER: şans, şanslar, mutluluk, luck, şansı
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makers
/ˈmeɪ.kər/ = NOUN: yapan, yaratan, bono imzalayan kimse, fail;
USER: vericiler, yapımcıları, üreticileri, makinesi, yapıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
master
/ˈmɑː.stər/ = ADJECTIVE: ana, asıl, esas, baş;
NOUN: usta, efendi, kalıp, kaptan, sahip, hoca, öğretmen, üstâd;
USER: ana, Master, usta, yüksek lisans, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
mba
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
meet
/miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak;
ADJECTIVE: uygun;
NOUN: karşılaşma;
USER: karşılamak, tanışmak, karşılayacak, yerine, uygun, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
meets
/miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek;
NOUN: karşılaşma, yarışma;
USER: karşılar, uygun, karşılayan, karşılamaktadır, uygundur
GT
GD
C
H
L
M
O
mentor
/ˈmen.tɔːr/ = NOUN: akıl hocası, danışman;
USER: akıl hocası, mentor, danışman, rehber, hocası
GT
GD
C
H
L
M
O
mission
/ˈmɪʃ.ən/ = NOUN: misyon, görev, heyet, amaç, iş, vazife, elçilik, ideal;
USER: misyon, görev, misyonu, görevi, misyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
mobility
/məʊˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: hareketlilik, değişkenlik, akışkanlık;
USER: hareketlilik, mobilite, hareketliliği, hareket, hareketliliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motivated
/ˈməʊ.tɪ.veɪt/ = VERB: motive etmek, hareket ettirmek;
USER: motive, motivasyonu, motivasyonlu, motive olmuş, motive edilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
mr
/ˈmɪs.tər/ = USER: Mr-abbreviation, Mr, Mr, Mr;
USER: mr, bay, Sayın, Sn, Sn
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
multi
/mʌl.ti-/ = PREFIX: çok;
USER: çok, çoklu, multi
GT
GD
C
H
L
M
O
multicultural
/ˌməltēˈkəlCH(ə)rəl,ˌməltī-/ = USER: kültürlü, çok kültürlü, çok kültürlü bir, çokkültürlü, kültürlü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
necessarily
/ˈnes.ə.ser.ɪl.i/ = ADVERB: zorunlu olarak, şart, ister istemez, olmazsa olmaz;
USER: zorunlu olarak, mutlaka, zorunlu, ille, gerekmez
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
nice
/naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas;
USER: güzel, hoş, güzeldi
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
official
/əˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: resmi, devlet;
NOUN: memur;
USER: resmi, resmi bir, Hakem, yetkili, official
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunities
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outside
/ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen;
PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka;
NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi;
ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok;
USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
packed
/pækt/ = ADJECTIVE: paketlenmiş, tıka basa dolu, hıncahınç;
USER: paketlenmiş, dolu, paketlendi, paketli, doludur
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
plan
/plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet;
VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek;
USER: plan, planı, sistemi, planının, planını
GT
GD
C
H
L
M
O
player
/ˈpleɪ.ər/ = NOUN: oyuncu, çalar, player, kumarbaz, çalan kimse;
USER: oyuncu, çalar, oyuncusu, oynatıcı, player, player
GT
GD
C
H
L
M
O
preparing
/prɪˈpeər/ = VERB: hazırlamak, hazırlık yapmak, düzmek;
USER: hazırlanması, hazırlama, hazırlamak, hazırlanıyor, hazırlarken
GT
GD
C
H
L
M
O
president
/ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör;
USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
profession
/prəˈfeʃ.ən/ = NOUN: meslek, iş, uğraş, uzmanlık alanı, sanat, uğraşı, inancın açıklanması, açıklama, beyan, yemin, kelime-i şahadet;
USER: meslek, mesleği, mesleğinin, mesleğin, meslektir
GT
GD
C
H
L
M
O
professionals
/prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse;
USER: profesyoneller, profesyonelleri, uzmanları, profesyonel, profesyonele
GT
GD
C
H
L
M
O
programme
/ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, program, program, program, yazılım, yazılım, yazılım, yazılım, plan, plan;
VERB: programlamak, programlamak;
USER: program, programı, programını, programın, programının
GT
GD
C
H
L
M
O
programmes
/ˈprəʊ.ɡræm/ = VERB: programlamak, programlamak;
NOUN: program, program, program, program, yazılım, yazılım, yazılım, yazılım, plan, plan;
USER: programları, programlar, programlarının, programların, program
GT
GD
C
H
L
M
O
promoted
/prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek;
USER: terfi, teşvik, yükseldi, yükseltilir, desteklenen
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
range
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek;
USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
recruitment
/rɪˈkruːt.mənt/ = NOUN: asker toplama, askerlik, takviye, iyileştirme, güçlendirme, iyileşme;
USER: işe alım, işe, alımları, istihdam, işe alma
GT
GD
C
H
L
M
O
reference
/ˈref.ər.əns/ = NOUN: referans, gönderme, ilgi, başvurma, havale, belge, ima, ilişki;
ADJECTIVE: referans, örnek, karşılaştırma;
VERB: kaynakçayı işaretlemek;
USER: referans, referansı, başvuru, başvurusu, gönderme, gönderme
GT
GD
C
H
L
M
O
remains
/rɪˈmeɪnz/ = NOUN: kalıntılar, kalanlar, artıklar, izler, kalıtlar, ceset kalıntısı, ölünün kemikleri, yemek artıkları;
USER: kalıntılar, kalır, devam, olmaya devam etmektedir, olmaya devam
GT
GD
C
H
L
M
O
respect
/rɪˈspekt/ = NOUN: saygı, riayet, hürmet, uyma, ilgi, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, alâka;
VERB: saygı göstermek, uymak, hürmet etmek, saymak, ilgili bulunmak, riâyet etmek;
USER: saygı, ilgili, göre, açısından, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
road
/rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri;
USER: yol, yolda, road, yolun, yolu
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safety
/ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
schools
/skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri;
VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak;
USER: okullar, okul, okulları, okullarda, okulların
GT
GD
C
H
L
M
O
secondary
/ˈsek.ən.dri/ = ADJECTIVE: ikincil, orta, ikinci, orta dereceli, ikinci derecede, tâli, ikinci dereceli, önemsiz, ara;
NOUN: sekonder devre, ikincil şey, ikinci dereceli şey, uydu;
USER: ikincil, ikinci, orta, sekonder, ortaöğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
september
/sepˈtem.bər/ = NOUN: Eylül
GT
GD
C
H
L
M
O
serves
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis
GT
GD
C
H
L
M
O
share
/ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
someone
/ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse;
USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
soon
/suːn/ = ADVERB: yakında, hemen, çabuk, erken, çok geçmeden, birazdan, pek yakında, erkenden, biraz sonra, neredeyse, seve seve;
USER: yakında, kısa sürede, en kısa, hemen, kısa bir süre
GT
GD
C
H
L
M
O
specialist
/ˈspeʃ.əl.ɪst/ = NOUN: uzman, uzman doktor, mütehassıs, cober;
USER: uzman, uzmanı, uzmanlık, Doktoru, yetkili
GT
GD
C
H
L
M
O
specialized
/ˈspeʃ.əl.aɪzd/ = VERB: uzmanlaşmak, özelleştirmek, ihtisas yapmak, ayırmak, özel olarak yapmak, özel amaçla yapmak, değiştirmek;
USER: özel, uzman, uzmanlaşmış, özel bir, uzmanlaşmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
started
/stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
stone
/stəʊn/ = NOUN: taş, çekirdek, çekirdek, haya, değerli taş, testis, dolu tanesi;
ADJECTIVE: taş, taştan;
VERB: taşlamak, taş döşemek, taşa tutmak, çekirdeğini çıkarmak;
USER: taş, taşı, taştan, stone, taşın
GT
GD
C
H
L
M
O
students
/ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci;
USER: öğrenciler, öğrencilerin, öğrencileri, öğrenci, öğrencilere, öğrencilere
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
successfully
/səkˈses.fəl/ = ADVERB: başarılı olarak;
USER: başarılı olarak, başarıyla, başarılı, başarılı bir, başarılı bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
sustainable
/səˈstānəbəl/ = USER: sürdürülebilir, sürdürülebilir bir
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
talented
/ˈtæl.ən.tɪd/ = ADJECTIVE: yetenekli, kabiliyetli, hünerli, marifetli;
USER: yetenekli, yetenekli bir, kabiliyetli
GT
GD
C
H
L
M
O
thank
/θæŋk/ = NOUN: teşekkür;
VERB: teşekkür etmek, şükretmek;
USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz
GT
GD
C
H
L
M
O
thanks
/θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür;
USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
though
/ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile;
ADVERB: gerçi, yine de;
USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
tomorrow
/təˈmɒr.əʊ/ = ADVERB: yarın;
USER: yarın, yarının, yarýn, yarına
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
training
/ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi;
USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin
GT
GD
C
H
L
M
O
transport
/ˈtræn.spɔːt/ = NOUN: taşıma, nakliye, nakil, taşıt, sürgün, coşma, taşkınlık, kendinden geçme;
VERB: taşımak, nakletmek, sürmek, coşturmak, heyecanlandırmak, başını döndürmek;
USER: taşıma, taşımak, ulaşım, taşınması, taşımacılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
twitter
/ˈtwɪt.ər/ = NOUN: heyecan, cıvıltı, kıkırdama;
VERB: kıkırdamak, cıvıldamak, kıs kıs gülmek, heyecandan titremek, sesi titremek;
USER: heyecan, twitter, Twitter'da, Twitter'dan, Twitter'a
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
vehicle
/ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı;
USER: araç, aracın, aracı, taşıt, araca
GT
GD
C
H
L
M
O
vehicles
/ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı;
USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
wanted
/ˈwɒn.tɪd/ = ADJECTIVE: aranan, lazım, gerekli;
USER: aranan, istedim, istedi, istediğini, istedik, istedik
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
worked
/wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş;
USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yes
/jes/ = USER: yes-, yes, yea, yep, olumlu cevap;
USER: evet, Var, evet hayır, Yes, Evet'i, Evet'i
GT
GD
C
H
L
M
O
yet
/jet/ = ADVERB: henüz, daha, yine de, hâlâ, şimdiye kadar, hatta, şimdiye dek, sonunda;
CONJUNCTION: ama, ancak, yine de, buna rağmen, oysa;
USER: henüz, yapılmamış, Olduklarım, ama, gönderilmemiş, gönderilmemiş
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
young
/jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi;
NOUN: küçük, yavru;
USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
zero
/ˈzɪə.rəʊ/ = NOUN: sıfır, hiç, sıfır noktası, hiçlik;
ADJECTIVE: sıfır, hiç;
VERB: sıfırlamak, sıfıra ayarlamak;
USER: sıfır, sıfıra, sıfırdan, sıfırdır, zero
274 words